ESKİ TÜRKLERDE SAVAŞ OYUNLARI

Türkler tarih boyunca savaş sanatında, belkide, en başarılı millet olmuşlardır. Bu başarı tabi ki genetik yatkınlık ve Tanrı vergisi bir yeti olmakla birlikte hiç bir yetenek işlenmeden açığa çıkmadığı gibi Türklerde de "doğuştan asker" olma vasfı, çalışmadan (emek vermeden) ortaya çıkmış değildir. Özellikle atlı okçuluk ve yaya okçuluğundaki başarıları muhakkak ki "ihtiyaçlar icatları çıkarır" sözümüzü ispat edercesine çok çalışmak, farklı varyasyonları denemek ve ordu-millet, ordu-devlet (* , **) olma olgusunun Türk toplumlarındaki sosyo-kültürel aktarımlarla ilerlemiş olmasından kaynaklanmaktadır. Tabi burada eski Türk devletlerinde kullanılmakta olan ve bugün ki anlamından oldukça farklı anlamda kullanılan ordu kelimesinin eski kültürümüzdeki anlamınıda belirterek daha iyi anlaşılmasını umuyoruz. Eski Türk kültüründe ordu; "hakanın daimi karargahı" ve/veya "hükümdarın oturduğu şehir" anlamlarında kullanılıyor, silahlı kuvvetlere ise "sü" deniyordu(***).

Orhun ve Yenisey yazıtlarında geçmekte olan 1299 kelimenin %11,01'i yani 142 tanesi askerlik ve savaş üzerinedir. Bu bir tesadüf değildir. Sırf bu bile askerlik ve savaşın Türk kültürü ile nasıl iç içe girdiğini ispat etmektedir.

Peki askerlik Türk kültüründe neden bu kadar önemliydi?

Şimdi bir an için gözlerimizi kapatalım ve hayal gücümüzle, dönemin orta Asya steplerinde ufak bir gezintiye çıkalım. Geniş Orta Asya bozkırlarında, uçsuz bucaksız çöl ve ovaların olduğu bir arazide, çok kadim ve güçlü düşmanlarınız ile mücadele etmeniz, savaşmanız ve tabi ki en az düşmanlarınız kadar acımasız bir doğa ile başa çıkabilmeniz gerektiğini düşünün. Burada asıl sorun siyasi yada askeri bir otorite kurmaktan ziyade tam anlamıyla var olmak yada yok olmak arasında kalmaktır. Zayıf toplumların ya asimile yada yok olduğu, güçlü toplumların ise egemen millet olarak yöneten olduğu bir dünyadasınız. Çöl ve bozkır koşullarında en iyi dostunuz atınız ve pusatınızdan (silahınız) başkası değildi.

Dönemin hangi dinine yada inancına sahip olursanız olun bu yönünüzün zaruriyeti o denli yüksektir ki, savaş yada avlanmaya karşı olan inançlarda, Maniheizm yada Budizm çok iyi iki örnek olacaktır, inançlarının bu yönünü ya tatbik etmemiş ya söz konusu inancı terk etmiş yada bu inanç sistemlerini kendi öz kültürlerine oryante etmiş, diğer bir deyişle Türkleştirmişlerdir. Barthold'un "Türkler gibi savaşçı halklar bir barış ve sevgi dinini bile savaş dinine dönüştürebilmektedirler" sözü çok güzel açıklamaktadır.

İşte bu nedenle en küçüğünden en büyüğüne, kadınından erkeğine tüm Türk halkları sağlam bir askeri terbiye ve eğitimine tabi tutulurdu. Çocuklar daha küçük yaşlardan itibaren doğa ile başbaşa eğitimlere tabi tutulur, askeri eğitim ile büyütülürdü. Doç.Dr. Erkan GÖKSU'nun Okla Yükselen Millet adlı kitabında bazı kaynakların küçük çocukların koyunlara binerek kuş ve farelere ok attıklarını belirttiğini, biraz büyüyüncede tilki ve tavşan avlayarak bunları yediği belirtilmektedir (****). Hatta bazı Türk topluluklarında çocukların büluğ çağına kadar aileleri tarafından büyütülüp bakıldığını, büluğ çağından sonra ise eline ok ve yay verilerek evden uzaklaştırıldığı yazmaktadır.

Biz bu yazımızda işin genetik yada kültürel aktarımla ilintisine kısaca değinecek olsakta asıl vurgulamak istediğimiz husus bu başarıyı sağlayan en önemli unsur olan oyun haline getirlerek uygulanan talim yani antrenmanlardır.

Şimdi gelelim eski Türk kültüründe oyun haline getirilmiş savaş talimlerine birazcık değinmeye;

Doktor Freiliç ve Mühendis Raulig Türkmen Aşiretleri adlı eserlerinde bu konuları dokuz ana başlıkta toplamışlardır.

(1) Koşmak (Hücumda sürat göstermek, firarda sürat göstermek)

(2) Nişan almak hareketleri (hücumda nişan alabilmek, kalede nişan alabilmek, uzaktan tarassud (çok dikkatli gözetlemek)  edebilmek)

(3) Esir almaca hareketleri (esir tutmanın usülleri, meydan-ı harpte esir tutmak, bir ordunun tesliminde esir almak, bir şehir ahalisini esir etmek, muharib esirlerin götürülmesi, esirlerin muhafazası, esirlerin sureti istihdamı)

(4) Mükâleme (karşılıklı konuşma) usülleri (bir kaleye mükâleme memurunun gitmesi, bir kaleden mükâleme memurunun gelmesi, meydan-ı harpte mükâleme memuru izamı, mükâleme memurunu suret-i kabul, mükâlemenin suret-i ceryanı)

(5) Baskın usulünün suret-i icrası (baskın hakkında karar itası, baskın mahallinin tayini, baskın mahallinin tarassudunun suret-i icrası (uygulanma şekli), baskında insanlara tatbik edilecek usül, yağmakarlığın suret-i icrası, yağma malın suret-i cem’i (toplanma şekli), yağma malın suret-i taksimi (paylaşım şekli), yağmakar çetenin dağılması)

(6) Hırsızların suret-i takibi hakkındaki usüller (arkasından koşmak, yolunu kesmek, pusuya düşürmek vs.)

(7) Arazi atlamak hakkındaki usüller (nehir, hendek, duvar aşmak)

(8) Yüksek yerlere çıkma usülleri

(9) Düşmanla çarpışmak usülleri (kalkan kullanma idmanı, ok atma idmanı, taş atma idmanı, hançer kullanma idmanı, kılıç kullanma idmanı, cirit atma idmanı, süvari hücum idmanı, kemend atma idmanı, düşmanı aldatabilmek idmanı)(*****)

 

Erhan UZMAN

12.12.2017

 

(*) Okla Yükselen Millet, 2013, Erkan GÖKSU

(**) Türk Tarihinde Millet ve Ordu Bütünleşmesinin Nedenleri, Genel Kurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yayonları, 1983, Bahattin ÖGEL

(***) Kültigin Abidesi

(****) Han Hanedanlığı Tarihi Hsiung-Nu (Hun) Monografisi, Haz. Ayşe ONAT, Sema ORSOY, Konuralp ERCİLASUN, TTK Yayınları, 2004

(*****) Türkmen Aşiretleri, Aşair ve Muhacirin Müdiriyyet-i Umumiyesi Neşriyatından, Doktor Freiliç-Mühendis Raulig, Matbaa-yı Orhaniyye, İstanbul 1918