SELÇUKLU SAVAŞ SANATI / 1. BÖLÜM

Türklerin savaş sanatında iyi oldukları dünya üzerinde meydana getirdikleri devletlerden ve bu devletlerin ortaya çıkış şekillerinden anlaşılabilecek bir gerçektir. Bizde bu makalede Türklerin meydana getirdikleri ve ana nüfusunu oluşturdukları Selçuklularda savaş sanatını; stratejiler, silahlar, ve savaşlar başlıkları altında inceleyeceğiz. Ayrıca Selçuklu tarihi açısından önemli olmuş bazı mekanlara da yer vereceğiz.

     Strateji: Savaş Öncesi

  Selçuklu devletinin kuruluşuna bakıldığında politik bir başarıyla değil askeri bir harekatla ortaya çıktığı görülmektedir. Türk kültüründeki ordu-millet unsurunu etkin bir şekilde gözler önüne seren Selçuklular, Çağrı ve Tuğrul Beyler önderliğinde Dandanakan Muharebesi (23 Mayıs 1040) (1) ile devlet olma yolunda adımlarını atmış dünyaya Selçuklu askeri gücünü göstermişlerdir. Bu muharebede iki önemli strateji göze çarpar; ilki yıldırma ve yıpratma politikası olarak yiyecek ve su kaynaklarını tahrip etme, diğeri ise uzaktan vurarak Gaznelilere zarar verip kendi zararlarını en aza indirme. Bu iki önemli strateji diğer Türk devletleri tarafından da kullanılmış ve düşmanların ağır hasarlar almalarını sağlamıştır. Önemli stratejilerden bir diğeri olan psikolojik baskı 1038’de Serahs savaşından önce Sultan Mesud’a gönderilen mektupta açıkça örneklendirilebilir. Çağrı ve Tuğrul Beylerin yazdıkları mektupta (2) Merv, Serahs ve Baverd şehirlerinin vergilerini isteyip karşılığında askeri görev üstleneceklerini bildirmeleri, aksi olursa Sultan’a olan saygılarının  azalacağını ve kendilerini müdafaa edebilecek güçte olduklarını bildirmeleri Sultan’a yapılan psikolojik baskıyı ve altında yatan “korkmuyoruz” mesajını açıkça belli eder.

  Bir diğer strateji savaştan önce düşman devlet hakkında ayrıntılı bilgi toplama, düşmanın zayıf yönlerini açığa çıkarmadır. Bu görev için Selçuklularda “yezek” (3) adı verilen bir keşif birimi bulunuyordu. Bunlar düşmanın karargahına sızar onların zayıf yönlerini çekindikleri durumları kendi sultanına iletirdi. Bu görevin zor ve kutsallığını Nizamü’l Mülk, Siyasetname’sinde belirtmiştir. Diğer önemli stratejiler korkutma ve vur-kaç yapmadır. Korkutma taktiği Selçuklularda sıkça kullanılmış, düşmanın beklemedik yerlerde yağmalanması veya saldırıya uğratılması korkuyla hareketsiz kalmalarını ve düzene geçememelerini sağlamıştır. Örneğin; Miryokefalon savaşı esnasında İmparator Manuel ve ordusunun dar, susuz bir geçitten geçerken Türkler tarafından önce silahlarının ve paralarının alınıp daha sonra üstlerine oklar yağdırılması (4) bu stratejiye önemli bir örnektir. Bu savaş öncesi uygulanan stratejiler ana ordular karşılaşmadan düşmanın savaş isteğini kırma, gücünü azaltma veya zor şartlar altında savaşa sürükleme gibi Selçuklulara avantaj sağlayan durumlar olarak göze çarpmaktadır. Bu uygulamaların hepsinin hayata geçirilip başarıyla uygulanabilmesi Türklerin askeri stratejiler açısından ne derece güçlü olduklarını bizlere kanıtlar niteliktedir.

Strateji: Savaş Esnasında

 Selçukluların tarih sahnesine çıkışlarında önemli rol oynayan Dandanakan savaşı önemli bir Türk stratejisi sayesinde kazanılmıştır. Gruplar halinde ve uzaktan saldırı. Bu strateji Selçuklu askerlerinin at sırtında fillerle destekli Gazne ordusunu mağlup etmesine olanak sağlamıştır. Türkler bilindiği gibi atı ve oku çok iyi kullanan bir millettir. İşte bu stratejinin en önemli iki faktörü de at ve oktur. Hızlıca hareket edip düşman üzerine ok yağdırıp geri çekilerek hem Serahs hem de Dandanakan muharebelerinde Gaznelilere karşı galibiyet elde edilmiştir.(5)

 Diğer bir strateji ise belki de en belirgin Türk taktiği olan sahte geri çekilme (ric’at) ve pusudur. Bu taktik genelde düşman ordusu Selçuklu ordusundan daha kalabalık olduğu zamanlarda uygulanırdı ve alınan başarılı sonuçlarla da Türklerin taktiği olarak tarih sahnesinde yerini almıştır. Bu taktikte yollanan öncü bir birlik kaçıyor gibi yaparak düşman ordusunu üzerine doğru çeker ve pusu yapılan yere doğru sürüklerdi. Böylelikle hem düşman ordusunun saflarının arası açılıyor hem de komuta edilme imkanları azalmış oluyordu. Daha sonra hilal şeklini almış Türkler tarafından yanlardan ve arkadan saldırıya uğruyorlar ve kazanma ihtimalleri ortadan kalmış oluyordu. Doğruluğu net olmayan bir rivayete göre Türkler bu tatktiği özellikle kış aylarında kurtların, köpekleri kandırarak şehrin dışına çekip avlamasından gördükleri ve uyguladıkları söylenmektedir.(6) Kaşgarlı Mahmud bu durumu Divan-ı Lügat’it Türk’de açıklamış üzengili Türk atlarının kaçar gibi yapıp düşmanı pusuya çektiğini anlatmıştır.(7) Bu taktik Selçuklular tarafından haçlılar ve Bizans üzerinde de uygulanmış ve kendini savaş atmosferine kaptırmış düşmanın yanılgıya uğramasına sebep olmuştur.

  Selçukluların başarıyla uyguladıkları bir diğer strateji ise aldatma ve yanıltmadır. Kaşgarlı Mahmud bu taktikten bahsederken Türklerin atlarını düşmana sürer gibi yapıp bir anda geri dönmeleri, yavaş gidip aniden hızlanmaları gibi örneklerle belirtmiş ve böylece düşmanın yanılması ve aldatılması sağlanmıştır. Bu taktiğe verilebilecek en güzel örnek belki de Alp Arslan’ın Ani seferinde ortaya çıkmıştır. Ani kalesinin fethi sırasında askerlerine çuvalları saman ve toprakla doldurup üst üste yığmalarını emreden Alp Arslan böylece buranın bir tepe gibi görünmesini sağlamış ve düşmanın bunu yaklaşana kadar anlayamayıp yanılmasına sebep olmuştur. (8) Zaten yaklaşan düşman bu noktada fark etse dahi çuvalların arkasına yerleştirilen Türk okçularına yem olmaktan kurtulamamıştır. Ayrıca Konrad komutasındaki haçlıların Türk kalesini içi yiyeceklerle boş ele geçirmeleri ve sonrasında kuşatılıp saldırıya uğramaları (9) da bu taktik adına önemli bir örnektir.

   Selçukluların savaşta uyguladıkları bir diğer strateji ise kuşatmadır. Kuşatma taktiği bir çok önemli bölgenin alınmasında etkili olmuş ve Selçukluların gücüne güç katmıştır.  Bu taktikte önce düşmanın ana kuvvetinin etrafındaki yan güçler kuşatılır ve ana kuvvete giden destek yok edilmeye çalışılırdı. Bu başarıya ulaştıktan sonra süratle ana kuvvetin etrafına geçilir ve merkezde bulunan düşmanın içine en can alıcı noktasına ulaşılmaya çalışılırdı. Bu taktiğin son aşaması ise kuşatma tamamen gerçekleştikten sonra yapılan imha kısmıdır.(10) Fakat imha kısmının genellikle esas düşman kuvvetine yani ele geçirilen bölgede daha sonra otoriteye sorunlar oluşturup, baş kaldıracak kişilere yapıldığı unutulmamalıdır. Hatta Türkler bu konuda o kadar iyi niyetlidir ki Malazgirt savaşından sonra Bizans imparatoru Roman Diogenes dahi serbest bırakılmış ve askerlerin bir çoğu ufak miktarlar ödeyerek kurtulup evlerine dönebilmişlerdir.(11) İşte verdiğimiz tüm bu olaylar Selçuklular bazında Türk ordusunun askeri yeteneklerinden, savaştan önce ve savaş sırasındaki zekalarından ve öngörülerinden örnekler olup, Selçukluların savaşı nasıl bir sanat eseri gibi yaptıklarının kanıtlarıdır.

  Savaştan Sonra Yapılan Faaliyetler

 Barış anlaşması yapmak, kurtuluş akçesi almak, zafername göndermek, kutlama yapmak ve unvan almaktır. Barış anlaşmaları genellikle savaşı kazanan tarafın isteğine göre şekillense de ileride gelebilecek yeni savaşları önlemesi ve devletin toparlanmasına yaptığı katkıdan dolayı önemlidir. Selçuklular Serahs’da Gaznelileri mağlup ettiklerinde savaştan sonra yapılan barış anlaşmasıyla Nesa ve Ferâve çevrelerine sahip olmuşlar, ayrıca Gaznelilerin Herat’a dönmelerini sağlamışlardır.(12) Buradan da anlaşıldığı gibi savaşı kazanan siyasi üstünlüğünü de böylelikle kanıtlamış oluyordu. Ayrıca Pasinler Savaşı (1048)’den sonra yapılan anlaşmayla Bizans Selçuklu varlığını tanımak zorunda kalmıştır. Bu önemli iki örnek bize askeri başarının siyasi başarıları nasıl etkilediğini ve Selçuklu sultanlarının bu anlaşmalarda ne kadar zekice maddeler bulundurdukları açıkça görülmektedir.

  Kurtuluş Akçesi adı verilen, fidye-i Necât, savaş sırasında esir alınanları serbest bırakmak için alınan paradır. Bu para kimi zaman çok yüksek meblağlara varabilmektedir. Esir alınan kişi eğer önemli bir komutan veyahut düşmanın imparatoru vs. ise bu miktarlar çok yükseklere varır. Ayrıca esir alınan hükümdar ise bazen akçenin yanında karşı devleti bir vassal haline getirebilmekte kimi zaman mümkün olmuştur. Malazgirt savaşından sonra Roman Diogenes’in akçe vermeyi ve ihtiyaç halinde Selçuklulara destek asker göndermeyi kabul etmesi bunun net bir örneğidir. (13) Diogenes Selçuklulara esaretten kurtulmak için 1.5 milyon akçe teklif etmiştir.(14) Bu ve bunun gibi örneklerle görüldüğü gibi kurtuluş akçesi almak Selçuklular için çok önemli olmuş devlet gelirine katkı sağlamış ve güçlerini artırmıştır.

 Zafernameler, yapılan savaşlar ve fetihlerden sonra komşu devletlere ve hükümdarlara fethedilen yerleri bildirmek için yapılan bir bildiridir. Bu gelenek Selçuklular tarih sahnesine ilk defa çıktığından beri var olmuştur. Dandanakan savaşından sonra zafernameler yollandığı bilinmekte ayrıca Ani’nin fethinden sonra Abbasi halifesi Kaim Bi’emrillah’a yollanan zafernamede feth edilebilecek tüm sınırlara ulaşıldığı, Hazar ülkesinin içlerine kadar ilerlendiği gibi bilgilerde aktarılmakta zafernamelerin bu bilgilendirici yönüde görülmektedir. İzzettin Keykavus, Sultan Melikşah gibi önemli isimlerde zafername geleneğini sürdürmüş ve sıkça kullanmışlardır. (15)

 Kutlama yapmak savaştan sonra kazanılan yerlerin eğlencesini yaşamak amacıyla yapılan, şehirlerin süslendiği, zafer anıtlarının dikildiği, halkın kutlama gösterileri düzenlediği bir organizasyondur ve Türk-İslam dünyasında yeri önemlidir. Alp Arslan’ın Ani’yi fethinden sonra bu kutlamalar yapılmış zafernameler yollanmış ve Abbasi halifesinin tebrik mektupları alınmıştır. Ayrıca bu kutlamalarda “Tabl-ı Beşâret” adı verilen davullar çalınır ve bunlara müjde davulları denilirdi. (16)

 Diğer bir savaş sonrası yapılan faaliyet olan unvan alma Türk geleneğinin önemli bir parçası olmuştur. Bunun açık bir örneği en önemli Selçuklu sultanlarından birisi olan Alp Arslan’ın adının altında yatmaktadır. Asıl adı Muhammed olan sultan Alp Arslan unvanıyla daha çok bilinmektedir. Ayrıca onun yaptığı fetihlerden sonra halife tarafından verilen unvanları; ebu’l feth ve ebû şuca Türk-İslam geleneğinde unvanın önemini belirtir niteliktedir.

  Tüm bu verdiğimiz örnekler ve stratejiler Selçuklular bazında ele alınmış olsalar dahi tüm Türk toplumlarının ve devletlerinin kültürünün bir parçası olan savaşın nasıl rastgele değil de bir strateji dahilinde yapıldığını ve bir sanat gibi icra edildiğini bizlere göstermektedir. Savaş tamamlandıktan sonra yapılan kutlamalar, verilen unvanlar ve yukarıda bahsettiğimiz diğer tüm olaylar savaşa verilen önemin ve devlet yaşantısında savaşın yerinin ne seviyede olduğunu kanıtlar niteliktedir. Şimdi ise bu savaşların kazanılmasında Türk ordularına yardımcı olan, savaş esnasında kullanılmış tüm silahlara, aletlere ve Selçuklular için önemli olmuş bazı mekanlara değineceğiz.

 

Makale : Yüksel ÇAKIRCA - Selçuklu Savaş Sanatı

 

[1] Mehmet Köymen, “Selçuklu Devletinin Kuruluşu”, s.44

[2] Osman Turan, Selçuklu Tarihi ve İslâm-Türk Medeniyeti, Ankara 1965, s. 55-56

[3] Naime Alyanak, Selçuklu Savaşlarında Strateji, s. 22

[4] Süryani Mihael, Vekayiname, s.248

[5] Ahmed b. Mahmud, Selçuk-name, Çev. Erdoğan Merçil, s.24

[6] Kenan Çetin, Selçuklu Medeniyeti Tarihi, İzmir 2000, s. 127

[7] Kaşgarlı Mahmud, Divan-ı Lügat’it Türk, I. Cilt, s.472

[8] Alyanak, a.g.e., s.79

[9] Süryani Mihael, a.g.e, s.247-248

[10]Alyanak, a.g.e, s.81

[11] David Nicolle, Malazgirt 1071, s. 86-87

[12] Alyanak, a.g.e, s.85

[13] Salim Koca, “Türkler”, s.229-230

[14] Koca, a.g.e. , s.232

[15] Koca, a.g.e. , s.77

[16] Bahaeddin Ögel, Türk Kültür Tarihi, cilt 9, s.114